+90546 576 96 61 psikolog.hilalucak@gmail.com

Ergenlik nedir?

Ergenlik ve gençlik, kesintisiz devam eden, çocukluktan çıkıp yetişkinliğe gidilen yolda uzunca kalınan bir ara istasyondur. Ergenlik, gelişimin ve değişimin en çarpıcı olduğu yılları oluşturur. Çok hızlı bir değişim ve hızlı gelişimin getirdiği sarsıntılar sebebiyle herkesin gözünde büyüttüğü bir dönemdir. Gençlik ise, ergenlikten kazanılmış olan bu değişimden gelen yeni yetilerin, becerilerin ve özelliklerin pekiştirildiği, kullanıma girdiği ve yerini bulduğu bir dönemdir.
Ergenlik dönemi pek çok fiziksel, duygusal ve bilişsel değişimi beraberinde getiren çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemidir. Pek çok genç ve ailede kaygı uyandıran bu geçiş döneminin en önemli özelliği gözle görülür farklılıkların ortaya çıkması; ailesel ve akran ilişkilerinin yön değiştirmesidir. Bedensel ve duygusal değişimlere ayak uydurmaya çalışan birey, ergenlikle birlikte bir tür keşif yolculuğuna da çıkar. İlgi ve beklentilerin şekillendiği bu dönemde kendini tanıma, ihtiyaçları fark etme, değişime ayak uydurabilme, sosyal ilişkileri yürütebilme ve özerkleşme en belirgin özellikleri oluşturur.

Hormonal değişimler

Ergenliğin başlamasının nedeni daha öncesinde kanımızda çok az bulunan Kızlarda ostrojen erkeklerde testesteron hormonlarının artık devreye girmiş olmasıdır. Aslında bu hormonlar vucudumuzda hep var ama uykudadırlar. Kızlarda 10-11 yaşlarına, erkeklerde de 12-13 yaşlarına kadar.

Ergenliğin getirdiği değişimler


Bilişsel Gelişim
Bilişsel gelişim ergenlerin yalnız kendilerini, ailelerini, arkadaşlarını ve öğretmenlerini değil, dünyalarını görme biçimi üzerinde uzun süreli etkiler taşır. Ergenlerin düşünme süreçleri değişerek gittikçe artan bir biçimde geleceğe yönelik ve soyut düşünceler içinde olurlar. Cinsellik, ahlak, din gibi konularla ilgili gerçekten kendilerine ait bir değerler takımı edinirler. 11–12 yaş dolaylarında başlayan mantıksal düşünmenin yetişkin düzeyine ulaştığı bu döneme soyut işlemler dönemi denir.
Ergen, soyut düşünme yeteneğinin kazanarak geleceğe yönelik planlar yapabilir, davranışlarını eleştirebilir, değerler sistemini olgunlaştırabilir ve kendini tanıyarak kabul edebilir.
Duygusal Gelişim

Duygular davranışlarımızı motive veya inhibe eden, çevremizle etkileşim ve iletişimimizi etkileyen öfke, sevinç, üzüntü, kaygı, korku gibi durumlardır. Duyguların düşünce ve davranışlar üzerinde düzenleyici bir rolü vardır. Her insan farklı durum ve o anki duygu durumuna bağlı olarak farklı tepkiler verir.
Okul çağındaki çocuklar tüm duygularını içinde bulundukları durum, an ve kişiye odaklamışlardır. Tek dünya ve tek gerçeklik vardır, o da yaşanılan andır. Çocuklar bu dönemde farklı gerçeklikler olabileceğini, mecaz anlamları, metaforları, deyimleri, gelecekle ilgili kavramları algılayamazlar.
Ergenlikle birlikte mutlak gerçeklik algısı sona erer ve görecelik algısı başlar. Çocukluktaki bir şeyler biliyor olmanın hazzı ve küçük dünyanın getirdiği güven hissinin yerini soyut dünyanın büyüklüğü ve belirsizliğinin getirdiği zorluklar alacaktır. Bazı ergenler bu yeni duruma uyum sağlamakta zorlanabilirler. Bu da derin bir boşluk duygusuna, anlamsızlık ve depresif bir duyguduruma yol açabilir. Ergen yalnızlık, izolasyon, bir yere sahip olmama hisleri içindedir. Bilişsel olarak gelişim, duygusal dalgalanmaları ve duyguların farkındalığını sağlayacaktır. Duygular ilerleyen dönemde kimlik ve kendilik gelişiminde önemli roller oynayacaklardır.
Duyguların fark edilmesinde bilişsel işlevlerin rolü vardır. Duygular ve bilişsel süreçler karşılıklı etkileşim halindedir. Duyguların farkında olma insana mahsus üst düzey bilişsel işlevlere bağlıdır. İnsanlar bu sayede duygusal yanıtlarını kontrol edebilirler. Duygular davranışlarımızı, çevre ve diğer insanlarla etkileşimimizi doğrudan etkilemektedir.
Ergenlik dönemindeki hormonal değişim çok ciddi duygudurum dalgalanmalarına neden olur. Ergenin abartılı duygusal tepkiler vermesinin sebebi budur. Hızlı hormonal değişimin yanında bilişsel ve psikososyal değişimler de duygusal tepkileri şiddetlendirmektedir. İlköğretimden liseye geçişin getirdiği okul ve arkadaş değişikliği, artan sorumluluklar bu değişimlerin başında gelmektedir. Cinsel kimlik arayışının bir tezahürü olarak karşı cinsle yakınlaşma ve romantik ilişkiler de ağır bir psikososyal stres kaynağıdır. Beğenilmeme, terk edilme, cinsel deneyimlere girme arzusu, ebeveynlerin cinsellikle ilgili baskıları bu sürecin çok sancılı geçmesine sebep olabilir. Karşı cinsle yakınlaşma, kimlik gelişimi ve kendilik değerlerini kazanma uğraşı neticesi ergen beden algısı üzerine yoğunlaşabilir. Boy, kilo, sivilceler, cinsel organlar sorun edilebilir. Bu konulardaki takıntılar ergenin duygu durumunu doğrudan etkiler.
Ergen, duygusal gelişim sürecinde duygularının farkına varabilmeyi, farklı duygular arasında ayırım yapabilmeyi, duygularını uygun biçimde ifade edebilmeyi, duygusal yükü hafifletmeyi, duyguların ağır baskısını kabul edilebilir ve yapıcı alanlara kaydırabilmeyi öğrenmelidir.
Ergenlikte bilişsel gelişimle birlikte kazanılan görecelilik kavramı, duyguların da iyi ya da kötü diye net sınırlarla ayrılmadığını öğretecektir. Her duygunun tonları ve karışımları öğrenilecek, duyguların ortam ve duruma göre dışarıya yansıtılma düzeyleri ayarlanacaktır. Kendi duyguları göz önüne alınırken başkalarının duygularına da dikkat edilecektir. Yani karşıdakiyle sadece o anki söz ve davranışlarına değil olası duyguları da hesaba katılarak tam bir empati kurulacaktır.
Ergenlikteki duygusal gelişim süreci tamamlandığında duygu denetim ve kontrolü sağlanmış, duygusal dalgalanmalar durulmuş, kendisi ile diğerlerinin duyguları arasındaki ayırım yapılmış, yoğun ya da olumsuz duygular farklı yönlere kanalize edilerek baş edebilme becerileri kazanılmış, gerçek yaşantı ile duyguların örtüşmeyebileceği gerçekliği farkedilmiş, duyguların kaynağı, anlamı ve işlevleri hakkında felsefi bilgiler edinilmiş, kişilerarası ilişkilerde duygu paylaşımı öğrenilmiş olmalıdır.
Ergenlik döneminde birey, gözlenen pek çok duygusal değişimi bir arada yaşar. Hormonal değişimler, duygu değişimlerini de beraberinde getirir. Özellikle akran ilişkilerinde ve akademik yaşantıda karşılaşılan zorluklar genci depresif ve mutsuz hissettirebilir. Pek çok ergen, erken yaşta akademik olarak ciddi kararlar almak zorunda kalır: Meslekle ilgili alan seçiminde bulunmak ya da mesleğe karar vermek gibi. Bu tarz kararları verirken birey kaygı duyabilir ve baskı altında hissedebilir.


•    Duyguların Yoğunluğunda Artış
•    Aşık Olma
•    Mahcubiyet ve Çekingenlik
•    Aşırı Hayal Kurma
•    Tedirgin ve Huzursuz Olma
•    Yalnız Kalma İsteği
•    Çalışmaya Karşı İsteksizlik
•    Çabuk Heyecanlanma


Ergenlik Döneminde En Sık Rastlanan Heyecan Biçimleri
•    Korku
•    Endişe
•    Öfke
•    Duygusal kırıklıklar
•    Ruhsal zorlanmalar


Ergenlik Döneminde Gözlenen Fiziksel Değişimler

Fiziksel ve hormonal değişimler erken yaşlardan ergenliğin ileriki yaşlarına (20’li yaşlara kadar) devam edebilir. Ergenlik döneminde gözlenen fiziksel değişimler kız ve erkeklerde farklılık gösterebilir. Kızlar, fiziksel değişimleri genellikle erkeklerden daha önce deneyimler. Kızlarda artan östrojen hormonuyla birlikte göğüslerde büyüme, menstruasyon (adet görme), , kıllanma, sivilcelenme, boy uzaması, yağlanma gözlenirken; erkeklerde ise artan testosteron hormonuyla beraber omuz ve göğüslerde genişleme, boy uzaması, ses değişimi, kıllanma (yüzde, göğüs bölgesinde, kol ve bacaklarda) gözlenen belirgin değişimlerdendir.
Ergenlik dönemi, pek çok fiziksel değişimi beraberinde getirir. Değişen bedenle birlikte beden algısı da şekillenir. Vücutta kıllanma ve yağlanmanın fazla olması nedeniyle pek çok genç, özellikle yüz bölgesinde sivilce/akne problemi yaşar. Fiziksel görünüm nedeniyle özgüveni zedelenebilir. Özellikle, geçiş evresinde vücuttaki ve sesteki değimler nedeniyle gençlerde kaygı yaşatabiliyor.
Vücuttaki yağlanma, kilo ile ilgili sorunlara yol açabilir. Aşırı kilo alımı ya da aşırı kilo kaybı bu dönemde gözlenen fiziksel değişimlerle ilgili önemli sorunlar haline gelebilir. Modern toplumun dayattığı beden algısı, özellikle kız ergenlerde zayıflama isteğiyle; erkek ergenlerde ise aşırı spor yapma, kas kütlesini arttırmak amacıyla çeşitli ek besin kaynaklarına başvurma şeklinde kendini gösterebilir.
Özellikle, geçiş evresinde vücuttaki ve sesteki değimler nedeniyle gençlerde kaygı yaşatabiliyor.

Sivilce
Ergenlik döneminde çocukların ve gençlerin en çok karşılaştığı sorunlardan biri de ergenlik sivilceleridir. ‘Akne’ ismiyle de bilinen sivilceler ergenlik dönemindeki 12-25 yaş arası bireylerin yüzde 85’ini etkileyen sorunlardan biridir. Genellikle genetik faktörlerin neden olduğu sivilceler kişinin yaşam kalitesini ve sosyal hayatını ciddi ölçüde etkileyebiliyor. Sivilce ile mücadele eden gençlerde çoğu zaman hastalarda anksiyete, sosyal izolasyon, özgüven eksikliği ve depresyon gibi psikolojik sorunlar da görülebiliyor.

SOSYAL MEDYA VE BEDEN ALGISI

Sosyal medyada markaların ürünlerini satabilmek için kullandıkları yöntemler vardır. Kusursuz görünümlü kişiler. Bunlar resimlerin üzerinde oynanarak topluma sunulan kişiler. Örneğin bir makyaj malzemesi markası ürünleri
Kişilere bunları satabilmek için öncelikle kişide kusurlu yanlar olduğunu ve bunu düzeltmesi gerektiğine inandırılır ki ürününü satabilsin. Bu dönemde ise hormon değişikliği ile artan duygusal ve fiziksel farklılıkların yaşandığı dönem olan ergenlik dönemi en çok etkilenen kitledir.
Televizyon, gazete veya magazin yoluyla sürekli mükemmel yüz ve vücutlar göz önüne serilmektedir. • Bu çevre içinde gelişen ergenlerin kafalarında kusursuz kadın ve erkek imajlar oluşmaktadır
Beden imgenizin tamamını kendimiz şekillendirmeyiz. • Çevremizdeki, kültürümüzdeki insanlar etkili olmaktadırlar. • Bedenimiz hakkında her zaman ailemizden ve arkadaşlarımızdan olumlu ve olumsuz mesajlar alırız. • Örneğin ailemiz fiziksel aktivitelere önem verdiğini bizimle paylaştıysa egzersize ve güçlü olmaya karşı ilgimiz gelişir. • Öte yandan ailemiz sürekli görünüşümüzü eleştirmişse olumsuz beden imgesi geliştirebiliriz.

Pozitif beden imgesi

Olumlu beden imgesine sahip insanlar fiziki yapılarını olduğu gibi kabul eden insanlardır. Bu insanlar ailelerinin, çevrelerindeki insanların onların fiziki görünümleri hakkındaki düşüncelerinin ne olduğu ile pek ilgilenmezler, medyadaki fizik imgelerine pek aldırış etmezler. • Olumlu beden imgesine sahip olmak için ince, uzun, ya da başka özel fiziksel görünüme sahip olmaya ihtiyacınız yoktur. • Olumlu beden imgesine sahipseniz dışardan nasıl göründüğünüzün bir önemi yoktur. Olumlu beden imgesine sahip olmak nasıl göründüğünüz hakkında olumlu duygulara sahip olmaktır.


Negatif beden imgesi

• Kişi ailesi, sosyal çevresi ve medyadaki beden imgesi beklentilerine uygun fiziksel görünüme sahip olmadığı hissini geliştidiğinde kişide olumsuz beden imgesi gelişir. • Bir çok insan özellikle medyadaki ölçülerle karşılaştırdıklarında özellikle de güzellik ya da ünlülere benzeme konusunda bu duyguya kapılabilirler. • Olumsuz imgeye sahip olanlar gelenellikle kendilerini olduklarından daha olumsuz olarak görürler. • Olumsuz beden imgesine sahip insanlar aynaya baktıklarında kendilerini ya da vücutlarının parçalarını olduğundan daha büyük ya da daha küçük ya da olumsuz anlamda olduklarından daha farklı görürler

Beden imgemi geliştirmek için ne yapabilirim?

• Vücudunuzu değiştirmeden bile beden imgenizi değiştirmenin bir çok yolu var. • Beden imgesi nasıl göründüğünüzle ilgili değil, ama nasıl göründüğünüz hakkındaki hislerinizdir. • Bazı insanlar bedenleri hakkındaki düşüncelerini değiştirmek isterler. • Bir terapistten profesyonel yardım almanız çok daha kalıcı etkiler sağlayabileceği gibi sorun çözme becerilerinizin gelişmesinde de faydalı olabilir. Olumlu beden imgesi için bazı ipuçları • Unutmayın ki sağlık ve güzellik iki farklı şeydir. • Genlerinizin size verdiği değerleri kabul ediniz – genetik olarak ailenizden gelen ve sizi siz yapan bir çok niteliğiniz var, bu yapı ve niteliklerinizi de ailenizi sevdiğiniz gibi sevip kabul etmelisiniz. • Pozitif özelliklerinizin bir listesini yapın, fiziksel görünüşünüz konusunda yapacak birşey yok. • Kendinizi iyi hissedeceğiniz ve sizi beğenen, destekleyen insanlarla olmayı tercih edin. • Vücudunuza karşı saygı ve şevkatle bakın.

Öneriler

Bedensel ve duygusal değişimin bu kadar hızlı olduğu bir dönemde uyum sağlamak pek çok genç için oldukça zordur. Bedensel değişimle ilgili çevreden gelen acımasız eleştiriler, akran zorbalığı gibi durumlar en sık karşılaşılan yakınmaları içerir. Özsaygıyı zedeleyen ve mutsuz hissettiren bu gibi durumlarla baş edebilmek adına bireyin kendi özelliklerini ve güçlü yanlarını tanıması oldukça önemlidir. İyi yapabildiği, iyi yaptığını düşündüğü alanlara yönelmek, ilgi ve ihtiyaç doğrultusunda yeni ve farklı alanlar keşfetmek; özsaygıyı arttıracak en önemli adımdır.
İlgi ve ihtiyaçlar bu dönemde sıkça değişebilir. Bir gruba ait hissetmek, bir gruba ait olmak önem kazanır. Bu aidiyet hissi olmadığında birey, kendini mutsuz, keyifsiz hissedebilir. Sosyal ilişkilerdeki güçlükler ve hayal kırıklıkları sosyal medya ya da sanal ortamdaki içeriklere yoğunlaşmaya neden olabilir. Bu gibi durumlarda gerçekte var olan ve idealize edilen benlik arasındaki fark büyüdükçe bireyde kaçınma artar. Sosyal çevreden uzaklaşabilir, kendini soyutlayabilir.
Sahip olunan özellikleri fark etmek, bu sürecin bir geçiş evresi olduğunu bilmek, farklı ilgi alanlarına yer açmak işlevselliği arttırma konusunda oldukça önemlidir. Akademik beklentilerle baş ederken kendini tanımak, öğrenme becerilerinin farkında olmak, uygun ders çalışma modeli oluşturmak oldukça faydalı olacaktır.
Cinsellik hakkında doğru yönde bilgilenmek, risk içerikli davranışlar (alkol, madde kullanımı gibi) ve sonuçları hakkında bilgi sahibi olmak, özellikle sosyal medyada duygusal olarak örseleyici paylaşımlar yapmamaya gayret göstermek gencin hem kendisini hem de özsaygısını koruması adına oldukça kritiktir.
Özellikle sanat, spor gibi uğraş alanlarına yönelmek bedensel ve zihinsel olarak sağlıklı hissetmenin en verimli yollarıdır. Güçlü yanları destekleyecek ya da bu keşif sürecinde yardımcı olacak, iyi hissettiren sosyal çevrenin varlığı gençler için oldukça önemlidir. Kendini tanıyan, ilgi ve ihtiyaçlarını fark eden gencin ailesi ile ilişkisi de olumlu yönde etkilenir. Anne babalarla sıkça çatışma yaşanan bu dönemde gencin anne babasıyla ihtiyacı doğrultusunda paylaşımda bulunması aile bağlarını destekleyecek ve güvende hissettirecektir.
Sınırları korumak, kendini güvende hissetmenin bir diğer yoludur. “Hayır” demeyi öğrenmek, risk içerikli davranışlardan kaçınmak, başkalarının genci nasıl değerlendireceğini ve ona nasıl yaklaşacağını da şekillendirir.

 

Hakkımda

Hilal UÇAK

Uzman Klinik Psikolog Hilal Uçak; lisans öğrenimi Yeditepe Üniversitesinde tamamlamıştır. Üsküdar Üniversitesi Klinik Psikoloji Anabilim Dalında, ‘Öfke ifade tarzlarının çocukluk çağı travması ve bağlanma stilleri ile değerlendirilmesi’ başlıklı tezi ile Prof. Dr. Sinan Canan danışmanlığında tamamlayıp Klinik psikolog ünvanını almıştır.

Kategoriler